bej.

3.4.10 04:37 dada. cosmo? naut.

sınırların hatırası olmuyor.
birinin nasıl yaşadıgını degil; ne zaman dogup ne zaman öldügünü yazıyoruz söz gelimi. çocuklarımıza annelerine neden evlenme teklif etmeye karar verdigimizi degil, ona aldıgımız yüzügü anlatıyoruz. o son birayı neden içmiş oldugumuz degil de içmeyecek oluşumuz sabahları önem kazanıyor.
profesörler yıllardır kışın kuşların güneye gidiş sebebini araştırıyor, fakat gerçek cevabın kravat çekmecelerinde yattıgının farkında degiller. çirkin ördek yavruları gibi dışlanmamak için sürüyü takip edip duruyoruz, gri kanatlarımız göçün aynı nazik kıvrımını izliyor.
yaptıgımız şeyin ayaküstülügünden kaçınmak için engeller ve oyunlar uyduruyoruz, pembe kaldırım taşlarına basmayıp mavilerden çapraz gidiyoruz. nereye, nasıl gittigimizin önemi kalmıyor, gazeteler sadece ne zaman vardıgınızı yazıyor çünkü. hayattayken ne kadar fedakârlık yaptıgınızın hiç bir önemi yok; önemli olan ölmek -nasılsa hepimiz asker doguyoruz.
amaçlarımız ve bir şeylerin üstesinden gelme istegimiz bizi makineleştiriyor, insanlar gibi yaşlanınca makineleri de bir kenara fırlatıyoruz. yetmiş-iki bakirenin önünde açtırdıgınız okulların bir kıymeti kalmıyor, ogullarımızın adını "üzülerek belirtmek isteriz ki" ve "kahramanca can vermiştir." arasındaki boşlukla dolduruyorlar; hayır anne, ses tellerindeki gerginlik için suçlayacak biri yok.
mesele şu ki, yazdıgımız şeylerin bile kıymeti yok, onu degerli kılan kaç kişinin okudugu oluyor. ufak çevremizle baş ederken boşuna ugraşıyoruz, rüzgarsız günlerde hindistan'a giden geminin atlantik'teki kürekçileriyiz çünkü.

dogukan/franz '10.

0 yorum:

Yorum Gönder